29 Kasım 2010



Dört duvar arası kapanmaz ki / Sendeki özgür ruh 
Ölünce parçalanmaz ki / Bendeki özgür ruh 
Sevişe sevişe azalmaz ki / Tendeki özgür ruh 
Kopyalayarak çoğalmaz ki / Gendeki özgür ruh.........
CEBİME DOLDURDUĞUN TAŞLARLA GİRERSEM 
BU AKAN DEREYE 
BU BENİM DEĞİL, SENİN İNTİHARINDIR...
VE İNTİHAR BİR BAŞKALDIRI DEĞİL 
BİR BAŞ EĞİŞTİR YAŞAMA...
KABULLENMEK YAKIŞMAZ BENİM ANARŞİST RUHUMA...

27 Kasım 2010

imparatorlar cigaralarından 
babacasına çektikleri dumanı üflerken
adam mikyevics'in şair ruhu 
dumana asılıp
yüz yıllık müzesinden kalktı
kilisenin istavrozuna kondu.


bir çift kanattınız 
hüznün rüzgarlarında,
dağılıp gitti melekleriniz 
beyazın öte dağlarında..
ağlasın ardınızdan bir ağızdan
bütün dehşetiyle
kolera
sen harbi hayalet,
saglam gariban,

-savrulurken raconun kırmızı pelerini
o zarif öfkeye,
zaman ki sana hasta olmuş,
incelikli haytasın,
raksederken mahallenin maşallahı, 
eyvallahı,
güzelleş be oğlum 

bazı çocukların içinde
ceviz kırar kanlı sincaplar,
bir gemi yaklaşırken
bir gemi uzaklaşırlen
limanda farklı ağlayan
iki insan, 
ah tabii gözlerinden de söz etmeli;

kurşunlanmış bakışlarla tanımlı aşklar bunlar
parçalanmış dudaklarla beslenmiş aşklar bunlar,
her aşka önce kendine ihanet ederek başlamalı'
ardından tutuşturup o resmi başka bir köşesinden
atıverdin pencereden dışarı ve dedin ki 
'korkma
ellerin yanmaz bundan'
SENİ İLK GÖRDÜĞÜM GÜN 
BİR MARTI OYDU 
İKİ GÖZÜMÜ DE...
O çocuklarla sabahlarken 
terkedilmiş bir senaryonun
kötü adam karakterlerinde
herkes seçtiği rolün repliğiyle boğuşurken
kostümler bol gelirken, dar gelirken bedenlere
kim "kamera!" dedi, kim "stop!" dedi bilinmezken
binlerce bobin kutusu içinde ararken 

kendi karakutumuzu
hepimizin bir asistanı var sonunda vurduğumuz
aşk ile çekememezlik arasında 

hep ihtiyaç duyduğumuz!
senin mahallende aşk masallara giremez
masala giren aşk çıkamaz o mahallelerde!
masalların aşkına, benim aşkıma,
allah aşkına.......

 
Ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin 
hançerleri...
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir.

Kızmamalısın. Darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. Sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. Bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. Aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? Neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! 
Ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? Alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? 
Demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. Senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. 
Dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. 
Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! Gerçekten kırıyorsun beni,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm. (K.İ)

20 Kasım 2010

TOPRAK TOHUMUN KALBİNDE NEFES ALIR

bu kaçıncı rengi saçlarının
kaç hıncı bu kendinin saçlarına
o dönülmez fotoğraflardan kendini çıkarışın
yüzündeki tarihi boşluğa bu kaçıncı fırlatışın

şimdi yeniden-bin yl sonra mesela
peşine adamlar takışın
bıraktığın izleri bu kaçıncı yokedişin
bu kaçıncı öyküsü septe boğazının

bir çocuğun evi şimdi rahmin
evsiz ki yurtsuz yuvasız ömrümüzde
evidir yine de evi olmak birinin
adı: daha ne kadar kalacak
adresi: son nefes durağı ve sonrası

kalbim... alınma bulutların gölgesinden
kanat karanlıkta acıyan yerlerini
sana yeni rüzgarlar getirecek
saçlarının derinlerdeki rengiyle
mevsimini bul
yüzünü bu yana çevir

15.temmuz.1987
Ünal TEMİZYÜREK / izmir