Gece de uyku kaçınca kitap, film olmadı dizi moduna girdim haliyle…
“BEN ONU ÇOK SEVDİM” geldi aklıma… her yerde görüyorum reklamlarını bir zamandır… Adnan Menderes ve dönemine bir ilişki çerçevesinden bakılacak bir senaryo yazmış Seda Altaylı, Mehmet Bahadır Er yönetmiş diziyi… Önce Mahir Günşiray’a giden teklif sonra Mehmet Aslantuğ ile çekilmiş. Kadronun seçimleri de hayli ilginç… velhasılı bunlar beni çok da ilgilendirmiyor…dizinin içeriği de çok umrumda değil… Adnan Menderes’in, Fatin Rüştü Zorlu’nun ilişkileri kaç kadınla yattıkları o kadınları eşlerinin bunları bilmesi hatta bu ilişkilere ses çıkarmıyor ya da çıkaramıyor olmaları, bunların hepsi memleketimde ki ” yeşil renkli namus gazı”nın sonuçları elbette… Bir kitap, bir film, bir dizi için iyi malzeme… aşk, seks…sefahat…politika… haliyle baskı, şiddet, ölüm hepsi var içerikte…
Benim derdim ise şu…”PANA FİLM” yapımı olan bu dizinin neden yapıldığı…
Hikaye CAFERİ TAYYAR ŞAŞMAZ ile başlıyor…Elazığ’ın tanınmış ailesi Mücazoğulları’ndan. Kökeni Kadiri tarikatı kurucusu Abdülkadir Geylani’ye uzanıyor. Kadiri ve Yesevi tarikatı şeyhlerinden eğitim almış. Sonra kendi Kadiri dergahını kurmuş şu an Harput’ta Tayyar Baba Türbesi’nde yatıyor.
Ve hikaye ABDÜLKADİR ŞAŞMAZ ile sürüyor. Marmara Üniversitesi ilahiyat mezunu. Babasının ardından dergahın başına o geçmiş. 1989’da Ankara’ya gelmiş. 1991’de dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’e danışmanlık yapmış. Türk-İslam sentezini savunan, radikal İslam’a karşı çıkan bir dünya görüşüne sahip. Abisi Mehmet Tahir Şaşmaz ise, emekli bir öğretmen. 1977’de MHP’den, 1987’de de DYP’den iki dönem Elazığ milletvekilliği yapmış…
90’ların başında Abdülkadir Şaşmaz, Cengiz Solak, Zülfü Canpolat ve Fahir Yüksel tarafından MÜCAZOĞLU Tanıtım, reklam şirketi kurulmuş… Fahri Yüksel, 1999’da MHP’den Malatya milletvekili seçilip, mazbatasını alamamış… Oral Çelik’e yakınlığı biliniyor. 1979’da siyasi bir cinayete karıştığı iddia edilmiş… Mecidiyeköy’de Simit Mekanı diye bir işyeri varmış. Kurtlar Vadisi ekibinin uğrak yeri imiş. Zülfü Canpolat, Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu Kurucu Genel Başkanı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’sine yakınmış.. Kardeşi Mehmet Canpolat ile tanıtım, reklam işleri yapıyorlarmış. Kurtlar Vadisi Irak’ın Avrupa’da dağıtımını sağlayan şirketle bağlantıyı kuran kişi. Cengiz Solak ise, Harp Okulu’ndan ayrılma bir tüccar.
Bu grup TAKVA’nın kurucuları . TAKVA; Tam adı Tasavvuf Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Vakfı. 13.2.1990’da kuruluyor. Merkezi Ankara’da Altıdağ ilçesinin İskitler semti. Oto tamirhanelerinin de bulunduğu Maslak İş Merkezi adlı bir binada. Bazı işyeri sahipleri vakfın bulunduğu yere Maslak Mescidi de diyor. Kurucusu Abdülkadir Şaşmaz, vakfın başkanı da olmuş… Ankara’da tasavvuf çevrelerinin uğrak yeri imiş… Sık sık Şaşmaz’ın yönettiği sohbetler yapılıyormuş.
ÇAĞRIŞIM; TAKVA’nın yayın organı olarak, 1991-97 arası 100’ün üzerinde sayısı yayınlanan dini dergi. Merkezi, İstanbul Mecidiyeköy’de İbrahim Polat’a ait bir bina. Başyazılarını Abdülkadir Şaşmaz yazıyor. Genel yayın yönetmeni Ömer Lütfi Mete. Yazı işleri müdürü Ahmet Tezcan. Çıkan yazılar, genelde radikal İslam karşıtı. Erbakan hükümetine muhalefet ettiği biliniyor. Ayda en az bir kere, her sefer yaklaşık 1500 tane basılıyor ve 1000 adet satılıyor. Yazı İşleri müdürü AHMET TEZCAN Eski gazeteci. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanlığını yapmış… Abdülkadir Şaşmaz ile Ankara yıllarından tanışıyorlar. Fotoğrafları basına yansıyan, 1991’de Ankara’da yapılan zikir töreninde Necati Şaşmaz ile birlikte o da gözüküyor TAKVA’nın kurucuları arasında. Çağrışım dergisinin de asıl fikir babası. (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kurtlar Vadisi Irak filmini, gösteriminden 2 hafta önce Pana Film’in stüdyosunda özel olarak izlemişti.)
Hikayenin bundan sonrasında Şaşmaz kardeşler var… Necati Şaşmaz, yeşil kartlı bir Amerikan vatandaşı, Kanada, Amerika sonra Türkiye’de “POLAT ALEMDAR” olmadan öyle teroristlerle çatışıp, olayı vatan için ölmelere bağlamadan önce araya sıkıştırılıp yapılmış 1 aylık bedelli askerlik ve 11 Eylül 2001 tarihli bileti sebebiyle Amerika’ya geri dönemeyip başımıza kalması… arada bir de Ukrayna’yı denemiş ama şansımıza tüküreyim tutmamış orası da… en büyükleri Necati, en küçükleri ise Zübeyr, oyunculuk yapıyor ODTÜ lise sonra Bilgi Üniversitesi… Esas kan kırmızı olan ise ortancaları…
TAYYAR RACİ ŞAŞMAZ Ailenin şimdiki beyni. 1993’te okumak için Ankara’daki ailesinin yanından ayrılıp İstanbul’a geliyor. Marmara Üniversitesi sinema televizyon bölümüne giriyor. Karizması ile İstanbul’da yaşayan birçok Elazığlı genci çevresinde topluyor. Dedesinden gelen itibarla herkesin saygı gösterdiği bir kişilik oluyor. Çevresindekilerle sık sık Ömer Lütfi Mete’nin liderliğinde düzenlenen Mecidiyeköy’deki toplantılara katılıyor. Senaryo yazma işine de yine ilk Mete’nin sayesinde Deli Yürek dizisi ile başlıyor. Başlarda Mete’nin yardımcısı gibiyken, 1999’da senaryo ekibine dahil oluyor. Ardından Osman Sınav ile birlikte Deli Yürek Bumerang Cehennemi filmini yazıyor. Ekmek Teknesi ve Kurtlar Vadisi dizileri ile de asıl sükseyi yapıyor. Senaryo çalışmaları bir yandan sürerken, bir tanesi babasından devraldığı iki şirket denemesi oluyor. İkisi de başarılı olmuyor. En sonunda abisi, kardeşi ve 3 yakın arkadaşı ile Pana Film’i kuruyor.
Ömer Lütfi Mete Gazeteci, yazar, senarist. Abdülkadir Şaşmaz ile 1989’da Ankara’da tanışıyor. TAKVA’nın kurucularından oluyor. Çağrışım’ı çıkarıyor. O yıllar, derginin merkezinde sık sık, tasavvufa dair konuşmaların yapıldığı çiğ köfte toplantıları düzenliyor. İzzet Altınmeşe, Ahmet Özhan gibi ünlüler geliyor. Raci Şaşmaz’ı İstanbul’da gözeten, Osman Sınav ile tanıştıran, senarist olarak işe başlamasını sağlayan kişi…
PANA FİLM ‘den önce kurulmuş halen tasfiye halinde olan bir şirket var .PANA elektronik… 2002’de bilgisayar güvenlik sistemleri satmak için kuruluyor. Yüzde 40’ı Osman Sınav’a, gerisi 30-30 Raci Şaşmaz ve Mustafa Kızılilsoley’e ait olacak şekilde. Sonra Sınav’ın yüzde 10 payını satın alarak Nilüfer Sinanlı da ortak oluyor. Tutmuyor. Kızılilsoley ve diğer ortaklar arasında ihtilaf var. Nilüfer Sinanlı, Diyarbakır’da köyleri ve arazileri olan bir hanımağa. Geçtiğimiz aylarda ayaklanan Sinanlı Köyü de onun. Sınav ve Şaşmaz ile 2001’de tanışıyor. Bumerang Cehennemi, köylerinden Bademli’de çekiliyor. Mustafa Kızılilsoley, 2000’de Osman Sınav ile tanışıyor. Deli Yürek’in çok popüler olduğu bir dönemde böyle bir şirket kurmak onun fikri. Hipnoterapist doktor olduğunu söylüyor ama etrafındakiler yalan söylediğini iddia ediyorlar. Bir ara kurduğu psikolojik gelişim enstitüsü adlı yeri 2004’te kapatmış.
OSMAN SINAV Reyting rekorları kıran TV dizilerinin yönetmeni ve Sinegraf şirketinin sahibi yapımcı. 1998-2001 arasında 90 bölüm süren Deliyürek dizisini çekiyor. Ardından aynı yıl, Deliyürek Bumerang Cehennemi filmini tamamlıyor. Raci Şaşmaz’la yakınlığı iyice gelişiyor. En flaş iki projesi Ekmek Teknesi ve Kurtlar Vadisi’ne de beraber başlıyorlar. Ancak bir süre sonra çekilip ikisini de Raci Şaşmaz’a bırakıyor ????Osman Sınav, ayda yaklaşık 2 trilyon ciro yapan iki diziyi neden bıraktı diye o kadar çok konuşuldu ki… Sonuçta 2004’te Raci Şaşmaz’ın kurduğu Pana Film, iki büyük diziyi devralarak yola çıktı. Şirketin diğer ortakları da kardeşleri Necati Şaşmaz ile Zübeyr Şaşmaz ve arkadaşları Bahadır Özdener (Eski gazeteci. Raci Şaşmaz ile 1993’te Marmara Üniversitesi’nde gazetecilik okurken tanışmışlar. Radikal, Sabah, Net Haber ve Aktüel’de çalışMIŞ ), Hasan Kaçan (yüzünü paradan yana dönen bir başka hikaye) , Faruk Çetinkaya. Hiçbir şey açıklamak istemedikleri gibi aralarındaki hisse paylaşımını da söylemiyorlar. Tek bilinen yönetim kurulu başkanı Raci Şaşmaz. Şaşmaz’ın Elazığlı hemşerisi ve İstanbul’da okuduğu günlerden tanıdığı Avukat Çetinkaya ise, şirketin hukuk işlerine baktığından sembolik bir hisseye sahip. Elde edilen gelir nasıl paylaşılıyor bilinmiyor.
Film çekmek için milyon dolarlık finansmanlar nasıl sağlanıyor o da meçhul. Ancak birkaç rakam, şirketin sahip olduğu ekonomik boyut hakkında fikir veriyor…
İşte şimdi bu grup ” ADNAN MENDERES” i çekiyorlar…
Benim açımdan Kurtlar vadisiyle yeterince ıslatamadığını düşünen Pana Film’in hükümetin dötünü bu sefer tükürerek yaladığı dizidir…
Menderes açısından bakıldığında ise… Türkiye’nin koca bir devrinin, en önemli kısımlarından birinin ulus zihnine bir aşk hikayesi olarak pompalanmaya çalışıldığı aşikar bir hikaye gibi görünüyor… Bu dizi ile belli ki Adnan Menderes “RTE’nin idolü”, tanımayan nesillerin aklına farklı nakşedilecek… Gerçi bir devletin başbakanı iken evli ve 3 çocuk babası bir adam iken tüm derdi uçkuru olan bir adam görüntüsü RTE’ ye ne getirir , muhafazakar kesimler buna ne der bilemiyorum…dizi atv’de yayımlanıyor ve akp’liler “alnı secdeden kalkmayan bir başbakan” olarak bildikleri Menderes’in aşk meşk işlerine ne diyecekler çok merak ediyorum… ama adamın iktidarı pahasına “arapça ezan’a ” geçmesi, 3 çocuğumu şehit veririm vatana diye çığlık atması aynı birilerini hatırlattı bana… Alttan alta dolaştığına göre de bizim RTE’nin Menderes’le örtüşen başkaca marifetleride var imiş… şimdi çıkmaz onlar hele bir balık kavağa çıksın… hangi solist kimin sevgilisiymiş şimdiler de, hangi şarkıyı Başkanı için söylermiş onları da bizim torunlar seyreder elbette…
İlk dizide ” güzel adam be” diyor bir kadın… beni geren bir diğer nokta da bu, tarihten bihaber insanlara tarih içindeki insanları bu şekilde empoze etmeye çalışmaları… “ayyy adnanla ayhan’ın aşkıııı” diye ortalıkta mal gibi dolaşacak insanlar olacak. Hatırla Sevgili’den sonra “Deniz Gezmiş çok yakışıklıymış, offf Mahir Çayan ” diyen mal kızlarımızın ortaya çıkması gibi…
Bu halka zulüm etmiş, Türkiye’nin ipini ABD’nin eline vermiş, bu ülkenin evlatlarını ABD adına ölsünler diye Kore’ye yollamış, iktidarı kişisel refahı için kullanmış Adnan Menderes’i aziz mertebesine çıkarmayı başarabilirler mi bilemiyorum ama RTE hükümetinin karşı durduğu kürtaja Menderes ve Zorlu karşı dursalarmış ortalıkta epey gayrimeşru çocuk olurmuş o kesin…
Benim açımdan tam bir çifte standart düzen temsilcisi olan Demokrat Parti’de Ak Parti’nin kendini bulması hiçte şaşılası değil…
Dizide neyi ne kadar verirler bilmem ama Ayhan Aydan’ın müzisyen eşi Ferit Alnar’ın karısı karşılığında para aldığını verirler elbet, Adnan Menderes’in başka sevgililerini nasıl verirler bilmem… benim bildiğim tarihe geçmiş 3 evli kadın var kocalarının da ilişkiyi bildiği Başkanın eşlerini evlerinin kapısından alıp becerdiği… Sadece onun değil Zorlu ve Koraltan’ın da böyle ilişkileri var… Faşist bir yönetimin gelebileceği noktanın ufacık bir göstergesi bu ama eminim dizi bunu böyle vermeyecektir… Mehmet Aslantuğ’un neden yer aldığını bilmediğim bu dizide eminim insanlar “aşk” seyredip zavallı Menders’in mahkemede “özel” hayatına nasıl saldırıldığına şahit olacaklar ve “ay canım ya kıyamam nasıl astık biz bunu” diyeceklerdir…
Davada savcının “bebek davası” ında yaptığı meşhur konuşmayı yazmadan geçmek istemiyorum…”devletin gizli evraklarının saklandığı bir kasaya “tarihi hatıralar” yaftası yapıştırılıp içinde her biri bir günahın delili sayılabilecek mahiyette kadın çamaşırları, müstehcen resimler saklanmasının hangi ruhi sapıklığın eseri bulunduğunu belirtmekten haya duymaktayız. ”
velhasılı…bir tehlikeli afyon daha yapmış PANA FİLM… amacı ve sponsoru gayet belli bir şekilde…Şaşmaz kerdeşler daha genç bişi olmazlarsa onlardan 30 en fazla 40 sene sonra “SENİ SEVDİK USTA” diye bir dizi yapmalarını bekliyorum….