26 Aralık 2011


yine çok içki çok sigara
susmuyor çünkü aklım
geçmişim, geçirmişliğim
geçkinliğim, içim
e o zaman ben de içeyim
ve anlayamaz kimse içsel tartımın hassasiyetini


bana ödettiği kefareti

anlayamazsın belki de beni
çünkü benim kadar çok sevmemişsindir kelimeleri
ya da benim kadar tüketmemişsindir hepsini
hayatın içinde, birine, sevdiğine, sevmediğine
uykunu benimki kadar bölmemiştir savsak düşünceler
benim kadar kısılmış mıdır sesin bağırmaktan

ya da benim kadar cesaret etmiş misindir anlatmaya 
kendi hayatını
yoksa başkasından dinlemeyi mi tercih etmişsindir küskünlüğünü, bedbinliğini,
başkasının ağzında damağa yapışmış kendini,

“benim kadar” demek çok demek değil asla


bana kadar, ben kadar, üzerimdeki küçük benler kadar


“senden az” kadar


aynı anda kaç kişiyi sevdin hayatında?
aynı anda kaç kişiden nefret ettin?
kaç kez sevdin kendini gündüzleri?


kaç kadınla seviştin bir gecede?

kaç kere korktun ve yani cesaretini kamçıladın hayatını değiştirmek için
ya da korumak için ve kalsın diye olduğu yerde hayatın?
kaç kere zorunlu olmadığın için, okşadın sevdiğinin başını
başına kalkar diye mi korktun hep? kalktı mı çokça?


çok mu durdurdun kendini? olmayı istediğin


ve dışarıdan baktığında kendine konduramadığın adam olmak 

için

baktın mı dışarıdan içeriye
içine?

her bakışın içine
yükseklik korkusu mu?

v e r t i g o


sığ bir deniz dipsizliği mi?
ne?
çok mu yol bitirdin hayatında?
geçtin mi aynı yoldan,
karşılaştın mı aynı insanlarla? bildin mi yüzlerini, anımsadın mı isimlerini?
kaç kez ısrarla aynı kapıyı çaldın
ve çarpıldı kapı suratına?
kaç kez terk ettin, terk edildin?
topladın mı hepsini
böldün mü hayatına?


çarptın mı kendi suratına, yoksa unutmayı mı seçtin?


unuttun mu ilk gençliğini
ve büyütebilir misin bu unutkanlıkla kendini; ya da beni? ve geçmişindekini?
hatırladıklarını yazdın mı?
ve yazarken en önemlisi
kaç kez değiştirdin kelimelerini
en doğrusunu, en uygununu
ağzında en az çiğnediğini bulmak için?


var mıdır “güzel sözler kitabı” rafında

ve açılmış mıdır hiç kapağı?
kendine sarf ettiğin güzelliği topladın mı hiç başka birine?
dağılmış birini toparlamak için kaybetmeyi göze aldın mı
sana bu yeryüzünde biçilmiş değerli vakti?
yoksa harcamadın mı hiçbir nakdini
geçicilikler uğruna?
sokaktan kiraladın mı bir kadını?
ve ödedin mi o geceki ederini?


etti mi o kadar


et miydi o kadar?
ettin mi eyledin mi
ve unuttun mu yoksa

odada seninle sevişirken
yüzüne bakamayan yüzünü?
ne var sözlüğünde?
kimin kelimeleri?


kör mü yaşarsın hayatı


yoksa göremediğini bilip
seni çirkinleştirse de gözüne taktığın gözlükle mi?
kaç kez değişir gözlüğünün çerçevesi
ve katar mı rengini renksiz hayatlara?
içinden geleni neresinden tanırsın?
senden geldiğini anladığın zaman
o gün ne yaparsın?
sabahına uyandığında unutuverir misin bir gece önceki şevkini?
bıraktın mı kendini hiç?

oluruna değil de bir başkasına
ve neydi özgül ağırlığın
seni seven ve sevmeyen bir kadının kollarında?
doğruyu söylediğin olur mu?


kendi doğrunu değil ama

red ettiklerini mesela….

e peki var mıdır bir davan kelleni koyduğun uğruna

bir uğur taşıdığın olur mu
cepkenli koltuğunda?
içinden geçer mi dualar
inançsız mısındır yoksa?
iyi insan oldun mu bugüne kadar

iyiliğin bir sevap uğruna?
fark etmedin mi yoksa?
ne zordu iyi olmak
sihirler ve büyüler bile
kötüyü ve kötüleşmeyi
iyiye ve iyileştirmeye tercih etmişken…


kime yazıldı o muska?


şunu düşündün mü hiç?
her şey gelebilirdi sana
doğru ismini bulup
onu o ismiyle çağırınca…
hiç isim verdin mi bir yaşayana?
ya da aldın mı ismini bir ölünün?
kendi ismini yakıştırmadığın olur mu hayatına?
bu evrendeki gerçek ismin nedir hiç düşündün mü?
ondandır takatsizliğin belki
çağırılmamışlığındandır gerçek suretinle
bildin mi? anladın mı?
adım nedir? diye sordun mu?
belki bir kadınsındır özünde ya da bir erkek
ya da sade bir gerçek…
bir memnun oldum nidasınadır
bunca izdüşümü aslında
iki saniyelik bir “memnun oldum”un

doğurduklarıdır aklım
yoksa tek sorum ve cevabım şudur aslında:

“sen mi bana dönüşürsün ben mi sana?


hangi “doğru” kolay bükülürse

işte

o-ona

SANA..........