kocaman cümlelerle giriyoruz yaşamlara hadsiz duruşlarımızla...
düşünmeden yaratacağımız infialleri...
bizden başkasının olmadığı düşlerimizle vuruyoruz insanları...
bir taş atıyoruz "bir insan" vuruyoruz.
Düş 'ürüyoruz...
Düşürüyoruz zamanı öfkemizden...
Düşürüyoruz zamanı öfkemizden...
kendi oyun bahçemizde kendi kurduğumuz evcilik oyunlarında
diyoruz ki insanlara
diyoruz ki insanlara
"tanı kendini"
üç günde var edip üç günde yok ettiğimiz darağacında...
tükenişlerimizi başka oyuncularla temize çekiyoruz belki de...
tükenişlerimizi başka oyuncularla temize çekiyoruz belki de...
figüran olduklarını bilmiyorlar yaşamlarımızda...
bir durup nefes alsak
zaferlerle bünyemize aldığımız özürler kadar...
zaferlerle bünyemize aldığımız özürler kadar...
belki de diyeceğiz ki
ben nerede kaçırdım karşımdan hızla geçen treni...
ben nerede kaçırdım karşımdan hızla geçen treni...
biriktirilmiş ve çatlamış tamiri imkansız
çiğ sarı yumurtalardan gelen ekşi kokusu dolduruyor odaları...
korku dolu kaçamak bir düşte vuruyor sebepsiz ateş almış tüfeğin karşındakini...
"en az onun kadar anlatamadığın'ız ve tanıdığın'ız yerde"
kal'a kalıyoru"z"
kal'a kalıyoru"z"
sizin çoğul dünyanızda...
başkasının adıyla başlanmış masallar da
bir varmış yokmuş oluyor adımız,
beynimizden vuruluyoruz ...
çok tekrarından belki de
"düş'üyoruz düş peşinde koşarken"...
ve tehlike çanlarımızı
çın çın ettirecek biriyse karşımızdaki /
ergen asiliğimiz hala devam ediyor velhasıl...
kişinin değişimleri mevsimlerden hızlıdır..